19 Eylül 2011 Pazartesi

Seni pixel pixel yerim ben..



Çağımızın hastalığı "reflü" gibilerinden bir kaç saçmalama duydum kıyıda köşede.. Çağımızın hastalığı internettir arkadaş..

Tabi bu hastalığa türkler olarak en yavaş ama en pahalısından biz de tutulduk.. Tabi Türkün aklının çalıştığı fazla nümerik kontrollü alan olmadığından hemen kendimizi internette "cinsel içerikli metaryel" kısmında buluverdik.

ilk girilen internet istesi olarak www.playboy.com yazan o kadar fazla adam tanıyorum ki; sadece bu adamlar ile bir kaç ülke işgal edilebilir..

neyse konumuza dönelim. Bu internet algısı ile konuşmalarımız, hal, hareket ve tavırlarımız değişti. askeri birlik içinden çıkıp kendini internet cafeye atanların oranı %97. neden acaba? geçen hafta kim neresini göstermiş internette..

Pampiş acaba neresini göstermiş aynadan?

Canlı yayında frikik verilmiş mi geçen hafta?

Geçen hafta "güzel" kelimesi hakkında tarla faresi gibi kalan bir scarlett johansson fotoğrafı döndü internette ki inanılmaz. resmen açmak için çaba sarfettik bilgisayar başında..

bu ve şu resmine bakarak ne hayatında bir değişiklik olmadan devam edecek binlerce kişi bile bakmak için can atıyordu fotoğraflara.. tamamen bir ünlü poposu olmasından kaynaklanan ve daha fazlası iç organlarına kadar gösterilen fotoğraflar dışında bu fotoğrafların özelliği nedir arkadaş?

aynı açıdan aynı pozu vererek kendi poponuza niye bakmıyorsunuz da kişi ünlü olunca bu fotolar ortalığı karıştırıyor..

doktorlar dizisi yayından kalktı mı? bu ve buna benzer soruların cevabı tamtmen kafamızda olmakla beraber interneti pek bir olumlu iş için kullananların oranı öss'de derece yapmış kişilerin oranı kadardır diye tahmin ediyorum.

Akıllıca kullanılmayacaksa internet pahalı oluyor arkadaş.. Talep sayısını düşürün biz de ona göre ucuz kullanalım şu meredi..

15 Eylül 2011 Perşembe

Seviyoruz ulan karı..



Biz böyleyiz. Sevdiğimizi bile hödükçe söyleyebilen bir toplumun başka düşünmeye çalışan ama başaramayan fertleriyiz..

( biz derken: ben, kendim ve şahsım)

Romantik komedilerden sıkılmış bir bünyem var son zamanlarda.. Sinemada yiyiş işi için gidilmiş ne kadar aptalca film varsa izledim ayrı bir eve çıktığımın hayalini kurarak.. Bizimkilerden sıkıldığımı anladığım an yaz geliyor.. ohh ne güzel gelsin tabi.. bizimkiler yazlığa, kız arkadaşım bana taşınıyor, ya da ben ona; sonra alabildiğine pompiş olayına giriyoruz.

Konuya dönersek; sevdiğini söyleyemeyen, söylese de utana sıkıla bunu başarabilen bir ailenin son ferdiyim. (Kendimden bir tane daha yapmayı planlıyorum. Dünya süper-kahramansız kalmasın diye sırf yemin ediyorum) Konuşmayı sevmem genel olarak; işime gelince de feci ağzım laf yapar orası ayrı bir konu. Babam da böyleydi benim. Arada sırada çok konuşan adamlardan bunalıp ya arkalarından "dedikoducu pezevenk" der ya da daha lisan-ı münasip ile tam yüzlerine "biz teknik adamız mavrayı pek sevmeyiz" diyerek ortamdan uzaklaşırdı. Gerçi yaşlandıkça büyükbabama benzeyip iyice bir çenesi düştü ama neyse. (başka bir yazı konusu: genetik kopya olarak erkek çocuk)

Mevzudan oldukça uzaklaştım. Profilimi görüntülemek isteyen bir kaç kişi oluır da; "Leap Year" ne ola ki lan? diye düşünürse diye yazıyorum bu yazıyı. kitlelerde sanki beni takip ediyor diken üstündeyim resmen Türkçeye çevrilmiş ismi " Artık Yıl " olan bir film bu. Ben bu filmi niye seviyorum? Beni oynatsalardı ancak bu kadar olurdu diye düşündüğümden kelli söyledim bunları. Filmdeki esas oğlan nam-ı diğer "DECLAN"'ı yazan ve oynayan adama olan hayranlığım 0'dan 100'e bir anda fırladı ve olay tam olarak şöyle gelişti:

- yiyişmek için gidilecek bir film bulundu.
- filmin konusuna bile bakılmadan içeri girildi
- koltuklar bulundu ( en arka taraf tabi ki)
- ışıklar söndü
- millet huylanmasın diye reklam kısmı izlendi
- azıcık yiyişildi
- sonra arada bir nefes alma hissi hasıl olunca beyazperdeye yansıtılmış filme bakıldı
- filmdeki karakter "ne garip lan bana benziyor." dendi.
- filmin sonuna doğru esas oğlandan önce replikler söylenmeye başlandı.
- film bitti ereksyon kısmen sona erdi.

Yuakrıda anlattığım olayların gelişine bakılırsa hiç tanımadığım bir adamın beni tanıyıp bu filmi yazma olasılığı üzerine yoğunlaştım. Peki benim tanımayan bu adamın yazdığı karakterin repliklerini nereden bilebilirdim? Bu adam gerçekten ben miydim? Bana bu kadar çok benzeyen bir adamı yazan adamın kafasında nasıl bir adam modeli vardı?

Kız arkadaşıma sordum filmdeki "adam karakteri nasıl?" diye, iki kelimeyle "gıcık biraz" dedi. (biz kendimizi realist olarak tanımlarız)

O gece uyumadan önce iki şey yaptım:
1- yiyişin bünyedeki etkisini dışarı boşalttım.
2- benden dünya üzerinde bir tane daha varmış lan diye düşünüp; uyudum.

ertesi sabah kaltığımda filmle ilgili eleştirileri okumak ve canımı sıkmak istemedim. yazan adamı bulup bir şilt felan versem mi acaba diye düşündüm. sonra da unuttum gitti.

sevdiğini söylemeyi bir türlü beceremeyen (ki çok fazlayız biliyorum bunu) bir kitle olarak kızlar sizden ricam fazla üzerimize gelmeyin olur mu bu konuda ? biz de holywood filmlerindeki romantiklerden olmak isteriz ama ne ortam buna müsait ne de sizin algılarınız yönetmen kadar açık..

hani olmaz ya bir kızı sevdiğimizi belli edeceğiz diye sokak ortasında öpmeye kalksak linç edileceğiz gibi geliyor..

"seni seviyorum aşkım!!" diye bağırırken pencereden aşağıdan birisi "birader ateş var mı?" diye bağırır bize türküz biz..

 biz belli ederiz sevdiğimizi, siz anlamaya bakın bizi..

13 Eylül 2011 Salı

Erkekler Niye Aldatır?




İddialı bir konu ile giriş yapalım:

Yukarıdaki ulvi sorunun bir çok türde yanıtını aslen arasam bulabilirm google sayesinde. Kimi cevaplar sosyolojik çıkarımlar yapacak, kimi kadınlara bok atacak, kimi erkeklerin ne kadar aşağılık yaratıklar olduklarından bahsedecek.. ( ben de kadınlara bok atacağım tabi ki)

" Ben kendi çıkarımlarımdan yola çıkarak yol göstereceğim; yolu takip etmek veya etmemek elinizde.. Konuya taraflı bakıyorum çünkü "ASL" verdiğim zaman genelde "28MAnk" yazarım..

1- Erkekler aldatmaz, aldatmaya itilir:

Bir çok hanfendinin düşündüğünün aksine erkekler kendi başlarına karar alamayacak kadar salaktır. Nereden biliyorsun? derseniz: Kendimden biliyorum. Çorap seçmeyi bile doğru dürüst beceremeyen adam garip metodlar deneyip "eşimi ( sevgilimi ) nasıl aldatırım?" gibi bir düşünce yapısına ve moduna bile giremez. Bu erkeklerin aklına başka biri ile halvet olmayı ya bir "kadın" ya da "çok yakın erkek arkadaş"ları sokar.

1-A- Kadının müdahil olduğu durum:

Mutlaka kendi eşi veya sevgilisidir. Dırdır katsayısı yükselmiş, kıskançlık katsayısı artmış ya da en azından soğuk davranmakta üstüne yoktur.

- Ağzı var dili yok bir hatun bulup, sevişip sonra da uyumak her erkeğin en doğal hakkıdır. Hiç konuşmayın demiyoruz. Uyurken ses çıkarmayın yeter. İsterseniz sarılırız uyurken. (kendi adıma pek bir severim sarılmayı) kıçını dönüp yatan adamları esefle kınıyorum ki anca bir cumhurbaşkanına yakışır esefle kınama işlemi..

- Yolda yürürken vitrin yerine erkeğin gözünün dikildiği yeri takip eden kadın kıskançtır. (tespite gel) Ne var yani adam yolda yürürken taş gibi bir memeye denk gelip bir süre kilitlenmişse. Sanki aynısı sen de niye yok diye olay çıkartacak akşam evde içip içip. Sizin memelerde ele avuca geliyorsa yeter ona. Arada bi ucunu yalayacak hepsi o yani.(meme ucu yalamaya da bayılırım bu arada)

slogan olarak: nipple kiss is all everything we need

- Her erkek arada bir de olsa pohpohlanmak, sevildiğini bilmek veya en azından içten gelen bir öpücük ister. ( daha falasını isteyenler de çıkabilir ama genel olarak bu )

"ben yanında otururken kendimi rahat hissedebileceğim kişileri diğerlerine tercih ederim. bu rahatlıktan kasıt zart zurt ossuran bir adam olmak değil ama arada bir ağızdan kaçan gaz (nam-ı diğer geğirme)için özür dileyip yola devam etme özgürlüğüdür."


Onu; aşağılık yaratık olarak görmeyip (bazılarınızda böyle iğrenç bir bakıkş var ki bu bakışı mekana yeni girmiş hafif dekolteli kızı süzerken kullandığınız bakış olarak anlatabilirim), köpeğiniz gibi davranmayıp; karşınızdakinin de sorunları, sıkıntıları olan bir insan olarak görürseniz, dünya üzerinde sizden başka insanlarında var olduğunu bilip ona göre davranırsanız, arada bir arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin verip tam çok önemli bir maç günü (bakın bütün maçlar demiyorum) "ben bale izlemek istiyorum." diye tutturmazsanız zaten adam sizin yanınızdan pek ayrılmaya niyetli olmayacaktır.

1-B Erkek arkadaşının müdahil olduğu durum:


Çok basit - Olm bi karı numarası buldum taş gibi, 150 lira lan.. (ve olaylar gelişir)

2- Erkekler Aldatmaz ( Hell Yeah!!)

Aklı başında tanıdığım adamlara bakıyorum ki hepsi iş güç sahibi benden yaşça büyük olanları da var aralarında; çoğu mutlu, çocuklarını ve eşlerini seven aldatmayı kafalarından dahi geçirmeyecek olan adamlar..

Biri babam misal: - İnşaat işinde çalışır. Bu işlerde çok fazla para ve karı mevzuu döner. (babamın ikisini de yediğini görmedim) Her müteahhit mutlak bir kaç kez karı teklif etmiştir adama. (kontrol olunca işler böyle yürüyor) Babam gelir, müteahhitin yemeğini yer sonra kalkar evine döner bu konuşmayı da anneme aktarır. Diyeceksiniz ki senin baban bir istisna yavrum. Annemde konu komşu içerisinde X mi? hayatta yapmaz der. (babamın gerçek ismi X olsaydı ne komik olurdu lan) Kadının bir bildiği var. Babama sordum "Hiç yaptın mı?" diye. "Hayır." dedi suratında kıl kıpırdamadı adamın. "Eğer yapsaydım senin yüzüne bakamazdım; utancımdan kahrolurdum." dedi.(çok düzgün adam sayılır gayr-i ihtiyari siniri de vardır arada bir)

Biri ben misal: - bir ara inşaat işinde çalıştım. Müteahhit "karıya götüreyim" diye teklif etti. Dedim ki "hayır". Gay miyim? Hayır. Çüküm mü kalkmıyor? Hayır. Sadece kız arkadaşımı seviyorum ve bunu yapmak istemiyorum ve muhtemelen sevgilim olacak kız bütün gece telefonla arayıp, sms atıp taciz etmedi beni; tam yemeğin ortasında..

Aileden olmayan biri misal: - Dünyanın en azılı muhasabecesi kendisi. Her gün başka bir masaj salonunun tarifini verir yolda giderken. Bu adam bir sevgili yaptı kendine, aşık falan olduğunu zannetti ya da oldu tam olarak bilmiyorum, gitti kızın ailesi ile tanıştı. söz kestiler. Kız ile bu ayrı şehirde. Yine aynı müteahhit olayı. Adam gelmedi ben seviyorum abi yapamam diye.. hiç beklenmedik bir tepki vermişti. önce ben de inanmadım. sonra müteahhit azarladı bizi "ne biçim şirket lan bu?" diye. "para yemezsiniz, karıya gitmezsiniz bir tek işi düzgün yapmamızı istiyorsunuz onu da biz beceremiyoruz." dedi. çok açık sözlü adam bizim müteahhit.. bize vereceğin parayı kıyıpta doğru dürüst eleman bulamya verseydi bittiydi inşaat işi çoktan.. (çok inşaatçı muhabbeti oldu farkındayım)

Ya bu müteahhit hep benim tanıdığım adamlara rastlıyor ya da inşaat işinde çalışan tanıdık eş dost akrabanız varsa dikkat edin derim kızlar.. Tabi kendinize güvenmiyorsanız...

Sonuç olarak: Çuvaldızı kendinize batırın; biz kendimizi iğneleriz sizi yormadan.

Ne okuduğunun farkında mısın?



Uzun süre olmuş olmasına rağmen açılan blogun kullanılmasını şimdiye dek erteleyen bir miskin ile karşı karşıyasınız.. ( tam olarak orada durmazsanız sevinirim zira önümü göremiyorum )

Bu blogda; günlük olaylardan, kendimden, etrafımdan, komşunun kızından, trafik kazalarından, tatilden, kedilerden, (şaka lan şaka o kadar bahseden adam varki kusacağım artık) gittiğim yerlerden bahsederek biraz "Selahattin Duman" biraz  "Aykut Oray" stayla ( karışıma bak .mına koyım) yazı yazan bir adam bulacaksınız. ( gerçi babamın dediğine göre adam olmam için daha 40 fırın ekmek yemem lazımmış) (o kadar yersem herhalde ismail türüt ile garfield arası bir adam olurum)

Güldürüken düşündürmek gibi bir amacım yok ama düşünmek her zaman iyidir. Güldürmek gibi bir amacım da yok desem de komiklik yapmayı severim. Düşünen insanı severim. Zeki olanı tercihimdir. Kendime yetecek kadar aklım olsun yeter mantığındayım. Mantıklı bir adam sayılırım. Lisedeyken "mantık" dersini hiç sevmemiştim.

Yazı işinde iyiyim çizi işinde "cin ali" modundayım. Yazmak dışında sıkıcı başka bir işim daha var. "Makine Mühendisi" diye bir unvanım var bu ünvandan hiç mi hiç hazetmiyorum. Bunu niye belirttim onu bile bilmiyorum. Bir gün dünya kurtulacaksa bunu bir mühendisin başaracağını düşünüyorum. (mantıklı bir adamım demiştim değil mi?)

Blog'un adından da anlaşılacağı gibi kendimin süper-kahramanıyım. İdol'üm yok. Yerinde olmak istediğim biri yok. Karşı koyulmaz bir gücüm yok. Canım isterse ağzım iyi laf yapar. Canım sıkılmışsa lanet bir adam haline gelirim. Yeni uyandığımda da lanet bir adam oluyorum. Demekki yeni uyandığımda canım sıkkın kalkıyorum yataktan. (kendimle ilgili çıkarım no:1)