5 Ekim 2011 Çarşamba

insan kaynakları



18 yaş ve üstü için yazılmış bir yazıdır. Bu yaşını doldurmayanlar internette dolanmasın bile..

Kimdir, nedir bu insan kaynakları?

Neden o kadar çok soru sorarlar?

Soruların amacı nedir?

Uzman bir iş arayan olarak bu tür soruların cevabını veriyorum.

Bir gün önceden telefon gelir. Yarın "eğer müsaitseniz sizinle görüşmek istiyoruz." cümlesi ile başlar iş görüşmesi. "Hayır değilim." cevabı vermek sıkar biraz. Öğleden sonra 16 civarı arayıp, ertesi sabahın körüne randevu vermek gibi huyları vardır dağın başında bir noktada. Şehir dışından gelecek olmanız bile pek etkilemez arada kalan süreci. Türlü saçmalıklara atılacak olan adımların daha ilkidir bu konudaki özgüvenleri. Bizimle görüşmek istemiyorlarsa "s.ktirip gitsinler" mealinde aramışlardır zaten.

Şirket ismi vermeden arayan hıyarlar tanıyorum ki sayıları oldukça fazladır bunların. Aşağı yukarı şöyle bir konuşma geçer:

- Alo?
- Alo. İyi Günler. Yandımoğullarından arıyorum. (bu giriş cümlesi o kadar hızlı söylenir ki ezberlendiği biçimde insanın o anda not alıp almama gibi bir durumu olup olmadığına bakılmaksızın geçiverir ansızın) (genelde sekretere aratırlar ki muhattap olmak ilk önce şirketin telefonunu açarak ilk izlenimi veren muhtemelen patronun  işe başlamadan önce aldığı eğitim seviyesi en düşük kadındır; konuşması anlaşılmaz veya o anda diğer hat çaldığı için size alo dedikten sonra bekletecek kadar da özgüveni yerinde bir kenar mahallesinin gülü)
- Evet, buyrun?
- CV göndermişsiniz bize? (bu soru onay bekler her zaman) ( hayır kısa özgeçmişim ilahi bir şekilde indi şirketinize)
- Doğrudur.
- Eğer yarın sabah 9:30'da müsaitseniz şirketimize bekliyoruz sizi. İnsan Kaynakları departmanından görüşecekler. ( "insan kaynakları departmanı" vay vay vay ne şeref. kulağa çok hoş geliyor değil mi? gördük "atom enerjisi kurumu"nu; nohut yapmışlar 20 dakikada pişen)
- Tabi olur gelirim. (burada olumlu olarak cevap verenin kafasında iki soru var: 1- nereden aradılar beni? ) (acaba yeri tam olarak nerede?)

Bu telefon görüşmesine istinaden gidilecek olan yer bilgisayardan araştırılmaya başlanır. Tasarım harikası bir internet sitesinin vaadettiği tek şey patronun estetik anlayışıdır.

İnternet sitesi fena değil. Keşke sabahın köründe şehrin belli bölgelerinden geçen servisleriniz dışında oraya nasıl ulaşacağmızı da belirtseydiniz. Hayatımızda gitmediğimiz bir yer orası. Hani derler ya orda bir köy var uzakta işte tam orada işyeri.

Sabahın köründe kalkılır. İnsana benzemek için traş olunur. Nedense? Adamın suratındaki kıl ciddiyetini mi bozar acaba? Bebek suratlı birini mi arıyorlar? Gidince yanağınızdan öpecekler mi?

İnternetten öğrenildiği kadarı ile yollara düşülür. Burada aklınızdan geçen iki konu tüm baskısını hissettirir. Acaba zamanında varabilecek miyim? Acaba yolculuk ne kadar sürecek?

Zor bela dediğiniz saatte oraya ulaşırsınız. En janti takımlar ile çamurun içinden geçirirler sizi. Keşke söyleseydiniz Camel Throphy için kendinize aday aradığınızı. Tamam güllük gülistanlık bir yer beklemiyoruz ama en azından yolunuzu yaptırsaydınız. Ana yoldan da iki kilometre içeride tam olarak gideceğiniz bina. İdari kadro ana yol sevmiyor belli.

Şirketin kapısından içeri girildiği anda göreceğiniz ilk şey patronun eski evindeki salon takımıdır. Bir banko (tabiki boş olması şanındandır o bankonun, danışılacak kimse bulamasın ki sekreter ile çaycıyı kırıştırırken  yakalasın içeri giren) (yurtdışından biri geldiği zamanda acaba böyle mi buralar?) (anadolunun uçsuz bucaksız bozkırları kadar boş ve soğuk mu?) Biraz ses çıkarırsınız kırıştıranlar toplanıp gelsin diye. Yine kimse yoksa ikinci gerçek ile karşı karşıyasınız: patronun eski salon takımına oturup bedava olarak gönderilen sektör dergisi okuma süreci. Kenarı kıvrık dergiler sizin kadar şanssız yüzlerce kişinin daha oraya geldiğini gösterir. Kaçıp gitmeniz için fırsat vardır ama o kadar yol geldik "bakalım ne olacak" dürtüsü mıhlar sizi o koltuklara.

Çay götürmek üzere tam oradan geçmekte olan kişi ile karşılaşırsınız sonra. Görevi tam olarak çaycılık olduğu için muhattap almaz sizi. İçeri gider, çayları dağıtır, gelir sonra ilgili kişiyi arar telefonda. "Kapı'da biri var."

Kendisi o saati vermemiş gibi telefonda; yüzünüze garip garip bakar önce sizinle muhattap olacak ilk kişi olan sekreter. "Niye geldiniz acabağ?" diye bile soranı çıkar arada? (takım elbise giyip sabahın köründe kimsenin sevmediği yerleri dolaşırım ben hobi olarak - salağa bak) "iş görüşmesi için geldim." cevabını alınca anlamış gibi yapıp, "bir saniye.." diyip telefona sarılır.

Aradığı kişi sabahın o saatine randevu vermesini söyleyen insan kaynaklarının en kıdemli üyesi muhteşem insanı hatta tek kişisi olan kadın daha biraz önce yanınızdan geçerken gördüğünüz çayını içiyordur. İlk iş olarak daha önceden hazırlanmış; fotokopisi çekile çekile aksı kaymış iş başvuru formunu doldurtulması görevini verir sekretere. (çayın yanında yediğin simitler ve poğaçalar boğazında kalsın emi senin)

Bu sefer "gay bir mimar" olarak doldurmak istediğiniz iş başvuru formundaki anlamsız sorulardan bir tanesi de "ne kadar maaş istiyorsunuz?" kısmıdır. Bu soruyu burada soranın aklına şaşmak, ağzına s.çmaktan daha kolaydır. Bu sefer başka bir evin salonundan geitirilmiş gibi duran (cam sehpalar kırılır çünkü taşırken) her tarafı çizik içindeki üzerinde sektörel dergiler ve plastik bir çiçek bulunan küçücük sehpa üzerinde doldurursunuz iş başvuru formunu. Halbu ki siz işe başvurmak için değil CV üzerinden konuşmaya gelmişsinizdir.

Formu bitirmeniz, referanslarınızın telefonlarını aklınızda tutmak gibi yetenekleriniz olmadığından yarım saat sürer. Sekreterya simidini bitirmiş insan kaynaklarına doğru yolu tarif etmekle görevlidir. Normalde siz girerken durmadığı bankoda durmakla mükellef olduğundan yerinden kıpırdamaz. Eliniz de fotokopisi çekilmekle kararmış ve yazınızın birleşmesiyle oluşan bir yaşam formu ile merdiven çıkmak büyük ana hazır olduğunuzun göstergesidir.

El sıkışma sanatı üzerine bin türlü hikaye okuyup karşınıza "namahrem bu, sıcaklığım geçmesin" diye ellemeyen birinin çıkması arasında yıllar vardır. Simitleri boğazına dizdiğiniz (kesinlikle öyle yaptınız onlar vermedi o saati çünkü) kişi ile karşılaşırsınız.

İsminizi söyledikten sonra bir sorunları için birini tutmak istediklerini belirten bir konuşma ile size neden oraya çağırdığını söyler ilk iş olarak. (ben de bu saate burada ne işim vardı diyordum kendi kendime iyi oldu söylediğiniz yoksa nikahım var zannedecektim)

Önce elinizde tuttuğunuz iş başvuru formunu alır ve masanın bir köşesine koyar. Sonra internet aracılığı ile gönderdiğiniz CV'nizi okumaya başlayıp yüzüne anlamış gibi bir ifade verir. Yaklaşık 2 dakika sonra "bize biraz kendiniz anlatır mısınız?" der ve CV'yi masanın üzerine bırakır. (iki dakika boyunca baktığı şey 1- hangi okul mezunusunuz? 2- daha önce bir yerde çalışmışlığınız var mı? geri kalanı hava civa zaten yazanların. hobi olarak "eşşek zikmek" yazın yine de sallamazlar)

biraz kendimi size anlatayım mı? tam olarak ne kadar? sen kendinden bahsetmek ister misin? beni bu saatte çağırıp niye yarım saat beklettiğin konusunda acaba kendine ait bir fikrin var mı? sen anlat ben dinleyim bence. seni dinleyince belki şirket ile ilgili bir fikrim olur ve başvuru formumu alır geri giderim.

""" Kedndimden bahsedeyim biraz: dakik bir adamımdır, bekletilmekten, özellikle kahvaltı edildiği için bekletilmekten hiç hoşlanmam, sizin işinize de size de tükürürüm. bence burayı komple kapatıp gidin. sadece kendinizin bulunduğu odaya "departman" dedirten aklınıza s.çayım. patrona selam söyleyin iki yıla kalmaz bu kafa ile batar burası. "" (gerçekler acıdır, biber de acıdır o zaman gerçek biberdir.)


Lisenin bitiminden bahsedip, okduğunuz okula dair bir konuşma yapıp askerlikten bahsederseniz yeter bunlara. Amaçları iki kelimeyi üst üste koyup bir laf edebiliyor musunuz diye bakmaktır.


Diğer sorular, neyi kastettikleri ve cevapları aşağıdadır:

1- kariyer planınız nedir? (kaça sene durursun bu unutulmuş yerde? )
- zıplayarak aya çıkacağım burayı gözüme kestirdim.
2- ailenizle mi yaşıyorsunuz? (o kadar az paraya çalışacak mısın)
- içgüveyisi olarak antartikadan çağırdılar da gitmedim. gelip elini öpecek sanki anamın.
3- burası hakkındaki izlenimleriniz nelerdir? ( çok uzak değil mi şehre? lütfen onayla beni)
- bildiğin patron şirketi lan burası. amerika başkanı tarafından yönetilmiyorsa pek umurumda değil.
4- şirketimizle ilgili bilginiz var mı? (interneti kullanbiliyor musun?)
- internet sitesine bakıp geldim daha ne söyleme mi istiyorsun ki?
5- evlenmeyi düşünüyor musun? ( iki ay sonra ben amerikaya gidiyorum demezsin değil mi?)
- sen evlendin de ne oldu acep sorabilir miyim? başın göğe mi erdi? kaynananı seviyor musun yoksa?
6- iş bu ise ne kadar ücret talep ediyorsun? (sık bakalım bi rakam)
- fabrikanın yarısı üstüme yapsanız yine de çalışmam lan ben burada.

" Bu yazı kendini iş görüşmesinde kaybedip insan kaynakları adı altında çalışan kişilere kafa atmak isteyen kişilere ithaf edilmiştir. Özellikle insan kaynaklarında çalışan kişilerin alınmaması ve kendine bir çeki düzen vermesi amacıyla yazılmıştır. İnsan kaynakları ile bir sorunumuz yoktur. Mantelite ile sorunumuz vardır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder